Gastrointestinal stromal tümörler (GIST), sindirim kanalının herhangi bir bölümünde gelişebilen, nadir ancak önemli bir tümör türüdür. Bu tümörler, sindirim sisteminin kas hareketlerini düzenleyen “interstisyel Cajal hücreleri” adı verilen özel hücrelerden kaynaklanır. Cajal hücreleri, bağırsakların kasılmasını ve yiyeceklerin ileri taşınmasını sağlayan elektriksel sinyalleri yönetir. Bu hücrelerde meydana gelen genetik değişiklikler, kontrolsüz hücre çoğalmasına yol açarak tümör gelişimine neden olur. GIST’ler en sık mide ve ince bağırsakta görülmekle birlikte, yemek borusundan rektuma kadar sindirim sisteminin herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir.
GIST’ler genellikle 40-80 yaş aralığındaki bireylerde görülür. Erkeklerde ve kadınlarda benzer oranlarda rastlanır. Dünya genelinde yılda yaklaşık 6 ila 15 milyon kişide teşhis edildiği tahmin edilmektedir. GIST’lerin %60'ından fazlası midede, %30'u ince bağırsakta, kalan kısmı ise yemek borusu, kalın bağırsak veya rektumda gelişir.
GIST Belirtileri
Gastrointestinal stromal tümörler (GIST), genellikle erken evrede belirti vermez. Bu nedenle birçok hasta, tümörün farkına başka bir hastalık nedeniyle yapılan tetkikler sırasında varır. Özellikle 2 cm’den küçük GIST’ler sessiz seyredebilir ve rastlantısal olarak endoskopi, bilgisayarlı tomografi veya başka görüntüleme yöntemleriyle tespit edilir.
Tümör zamanla büyüyüp çevresindeki dokulara baskı uygulamaya başladığında bazı şikayetler ortaya çıkabilir. En yaygın belirtilerden biri karın ağrısıdır ve bu ağrı genellikle donuk ve süreklidir. GIST mide bölgesinde yer alıyorsa, hastalarda erken doyma, mide bulantısı, şişkinlik ve hazımsızlık gibi sindirim sistemiyle ilgili sorunlar görülebilir.
Tümörün büyümesi, mide ya da bağırsak duvarını zedeleyerek iç kanamalara yol açabilir. Bu durum dışkıda kan görülmesine ya da gizli kansızlığa (anemi) neden olabilir. Uzun süren ve açıklanamayan yorgunluk, solukluk gibi belirtiler genellikle kansızlığa bağlı olarak gelişir. Büyük GIST’lerde karında elle hissedilebilecek kitle oluşabilir.
GIST’in sindirim sisteminde farklı yerleşim göstermesi, belirtilerin de çeşitlilik göstermesine neden olur. Örneğin, yemek borusundaki bir tümör yutma güçlüğüne, rektumda yer alan bir GIST ise dışkılama alışkanlıklarında değişiklik ve rektal kanamalara yol açabilir.
Görülen belirtiler genellikle tümörün boyutuna, bulunduğu yere ve çevre dokularla olan ilişkisine bağlı olarak değişir.
GIST Tanı Yöntemleri
Gastrointestinal stromal tümörlerin (GIST) tanısı, genellikle sindirim sistemiyle ilgili şikayetlerin araştırılması sırasında başlatılan görüntüleme ve inceleme yöntemleriyle konur. Tümörlerin çoğu belirti vermediğinden, tesadüfen fark edilmeleri de oldukça yaygındır.
Tanıya yönelik ilk adım çoğunlukla endoskopik işlemlerle atılır. Gastroskopi veya kolonoskopi gibi yöntemlerle mide ve bağırsaklar doğrudan görüntülenebilir. Bu işlemler sırasında şüpheli bir lezyon görüldüğünde, daha detaylı değerlendirme için ek tetkikler planlanır.
Bilgisayarlı tomografi (BT), GIST’lerin yerini, boyutunu ve çevre dokularla ilişkisini ortaya koymada etkili bir yöntemdir. BT aynı zamanda tümörün yayılımını ve uzak metastaz varlığını da gösterir. Endoskopik ultrasonografi (EUS) ise tümörün sindirim sistemi duvarındaki derinliğini ve dokusal yapısını daha ayrıntılı biçimde değerlendirme imkanı sunar. Özellikle mide ve yemek borusundaki GIST’lerde EUS oldukça değerlidir.
Kesin tanı ise biyopsi yoluyla alınan doku örneklerinin mikroskobik olarak incelenmesiyle konur. Patolojik değerlendirmede, immünohistokimyasal boyamalarla KIT (CD117) adlı proteinin pozitifliği araştırılır. Bu protein, GIST’lerin ayırt edilmesinde oldukça özgül bir belirteçtir. CD34, DOG1 gibi diğer belirteçler de destekleyici olarak kullanılır. Ancak ameliyat olması icin karar kesin olan hastalarda mutlaka biopsi alınması her zaman gerekmez. Radyoloji görüntüler ile de ameliyat kararı alınabilir
GIST Tedavi Seçenekleri
Gastrointestinal stromal tümörlerin (GIST) tedavisinde ana hedef, tümörün tamamen çıkarılarak vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Bu doğrultuda, cerrahi girişim genellikle en etkili ve öncelikli tedavi yöntemi olarak uygulanır. Tümörün konumu, büyüklüğü ve çevresindeki dokularla olan ilişkisi, hangi cerrahi tekniğin tercih edileceğini belirler. Açık cerrahiye ek olarak, laparoskopik veya robotik cerrahi gibi minimal invaziv yöntemler de kullanılabilir. Özellikle mide gibi erişimi kolay alanlarda bulunan küçük GIST’ler, endoskopik yollarla da güvenli bir şekilde alınabilir. Cerrahinin başarısı, yalnızca tümörün eksiksiz çıkarılmasıyla değil, aynı zamanda çevre dokulara yayılım riskinin en aza indirilmesiyle de doğrudan ilişkilidir.
Cerrahiye uygun olmayan ya da ameliyat sonrası tekrarlama riski yüksek olan hastalarda, hedefe yönelik ilaç tedavileri uygulanır. Bu alanda en yaygın kullanılan ilaç Imatinib’dir. Imatinib, özellikle KIT veya PDGFRA gen mutasyonu taşıyan GIST’lerde etkili sonuçlar verir. Bu ilaçlar, tümörü küçültmek, yayılmasını engellemek ve tekrar oluşum riskini azaltmak için kullanılır. İleri evre hastalarda Imatinib, yaşam süresini uzatabilir ve yaşam kalitesini artırabilir.
Radyoterapi, GIST tedavisinde yaygın olarak kullanılmaz çünkü bu tümörler ışına karşı genellikle dirençlidir. Ancak bazı nadir ve ileri evre durumlarda, ağrıyı azaltmak veya tümör hacmini küçültmek için destek tedavi olarak tercih edilebilir. Her hasta için tedavi planı, bireysel risk faktörlerine ve tümörün özelliklerine göre belirlenmelidir.
GIST Tedavi Sonrası
GIST (Gastrointestinal stromal tümör) tedavisinden sonra hastaların düzenli takip sürecine girmesi büyük önem taşır. Cerrahi müdahale ile tümör tamamen çıkarılsa bile, nüks riski her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle tedavi sonrası ilk üç yıl boyunca hastalar genellikle her 3 ila 6 ayda bir kontrol edilir. Kontrollerde bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi yöntemlerle tümörün tekrar edip etmediği araştırılır. GIST uygun yöntemlerle etkili şekilde tedavi edilebilir. Cerrahi, en temel tedavi seçeneğidir ve erken evrelerde yüksek başarı sağlar. Gerekli durumlarda ilaç tedavisiyle desteklenir. GIST en sık mide ve ince bağırsakta ortaya çıkar. Bunun dışında yemek borusu, kalın bağırsak ve rektumda da gelişebilir. Sindirim sistemi boyunca herhangi bir noktada oluşma ihtimali vardır. GIST, kötü huylu yani malign tümör sınıfında yer alır. Ancak her GIST agresif davranış göstermez. Risk durumu tümörün boyutu ve hücresel yapısına göre değerlendirilir. Erken evrede tespit edilen ve cerrahiyle tamamen çıkarılan GIST’ler tamamen iyileşebilir. Tümörün tamamen alınması, tedavinin başarısını belirler. Yüksek riskli vakalarda ek ilaç tedavisi de gerekebilir. Tedavi süresi, tümörün evresine ve hastanın yanıtına göre değişmekle birlikte genellikle birkaç aydan birkaç yıla kadar uzayabilir. Cerrahi sonrasında hastalar genellikle 3 yıl boyunca düzenli aralıklarla takip edilir. Hedefe yönelik ilaç tedavileri (örneğin Imatinib), çoğu vakada en az 3 yıl, bazı durumlarda ise ömür boyu sürebilir.
Tedavi sonrası dönemde ilaç tedavisi devam edebilir. Özellikle Imatinib kullanan hastalarda, ilacın yan etkileri ve tedaviye olan yanıt da düzenli takip edilir. İlaç kesildikten sonra da hastanın dikkatle izlenmesi gerekir çünkü bazı GIST vakalarında yıllar sonra bile tekrar ortaya çıkma riski vardır.
Tedavi sonrası yaşam kalitesini korumak için beslenmeye, egzersize ve genel sağlığa dikkat edilmelidir. Alkol ve sigaradan uzak durulmalı, bağışıklık sistemini destekleyen sağlıklı alışkanlıklar benimsenmelidir. Ayrıca hastaların psikolojik durumu da göz ardı edilmemelidir; uzun süren tedavi süreçleri ruhsal yük oluşturabileceğinden, psikolojik destek almak faydalı olabilir.
GIST tedavisi sadece cerrahi ve ilaçla sınırlı değildir. Tedavi sonrası dönemde düzenli takip ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları, hastaların uzun vadeli sağlığı için belirleyicidir.
GIST tedavi edilir mi?
GIST hangi bölgelerde görülür?
GIST kanser midir?
GIST ameliyatla tamamen iyileşir mi?
GIST tedavisi ne kadar sürer?